Sosyal medyanın yükselişi ve küreselleşmeyle birbirine bağlanan dünya insanlarına bakınca sosyal bağlarımızın her zamankinden daha güçlü olacağı düşünülebilir. Etkileşim, ticaret, paylaşım tarihimizde hiç bu kadar yoğun olmamıştı. Öte yandan, modernliğin kolaylıkları yanında, bireysellik ve materyalistlik de daha çok içimize işledi. Bu paradoks içinde yeni bir kavramla tanıştık: dijital yalnızlık.
Wavelength CEO’su Tim Leech yaptıkları araştırmalarda günümüz medya teknolojisiyle insanların daha az yalnız hissettiğini bulduklarını söylüyor. Ama başka araştırmalar da yoğun sosyal medya kullananların anksiyete ve depresyona karşı daha yatkın olduklarına işaret ediyor. Hocam “Sosyal medya hasedinizi kaşıyorsa uzak durmaya çalışın” derdi. Bu cümle bana farklı bir bakış getirdi, aslında şikayet edilen yalnızlıktan çok bu bireyselleşme olabilir mi? Jung’ un da dediği gibi; belki de bireyselleştikçe toplumdan daha kopuk hissediyoruz. Birey şüphesiz değerli ancak belki de beraber yaşamayı unutuyoruz. Kalabalıkta içerlendiğim yalnızlığım/yalnızlıklarımız aklıma geliyor. “Dijital” trend bir sıfat gibi geliyor o zaman sadece. Teknoloji olmadan da yalnız hissediyorduk, yalnızlık hep vardı sanki.
Çoğumuz milenyum gençlerinin asosyalliğinden şikayetçi. Ancak bu geleneksel bir bakış açısı yargısı olabilir mi? Yeterli annelik alamamış, bağ kurma kapasitesi gelişememiş çocukların zamanındayız. Bunlara bakmadan üstünkörü bir yargıda bulundurmanın sığ kaldığını düşünüyorum. İnsanın sosyal bir varlık olduğu gerçek ama aslında dijital çağın çocukları kendilerine özgü bir iletişim kanalı geliştiriyor gibi görünüyor. Yani dijital dünyayı suçlamak yerine ebeveynlik kapasitemize bakmak-daha zor bir yol olsa da-doğru olan olabilir. Ve evet doğru her zaman güzel olan olmuyor.
Kutsal Soru
Durumumuza drama queen edasıyla ya da fütürist bakış açısıyla değil, sadece farkındalık arayarak bir bakmak istedim. Çünkü insanlık tarihi göçebe yaşamdan tarıma ve sonrasında sanayiye geçerken de benzer süreçlerden geçti. Bazı kavramları unuttuk, yenilerini öğrendik. Zaten en büyük başarılarımızdan biri de bu: uyum. Her durumda kutsal ve rehber sorum: Ne hissediyorum? Sorularım devam ediyor: Bu çağın öncesinde nasıldım, şu an neyi farklı görüyorum? Herhangi bir cevap beklemeden sadece soruyorum. Kulağa tuhaf gelebilir ama öğrendiğim en önemli soruların aslında cevap beklenmeyenler olduğu.
Düşünürken iyi gidebilir:
Sevgiler.